Sonunda beklenen mevsim geldi...Dallarından suları çekilen ağaçların yaprakları sarardı.Bu susuzluğa dayanamayanlar kendilerini toprağın soğuk yüzüne bıraktılar, daha sonra geleceklere sıcak bir düşüş yaşatmak için.Bazıları da direndi bu susuzluğa, yerlerinde kalmayı tercih ettiler.
İnsanlar geldi sonra.Bu yaprakların oluşturduğu yeryüzüne basarak etraftaki gölleri fotoğrafladılar.Göllerin yansımalarını, suyun akışını hem de yüksek enstantene değerinde...Ama fark etmedikleri, fark etmediğimiz bir şey vardı:Neyin fotoğrafını çekersek çekelim, bu yapraklar her karemizde vardı.Bize bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı.Bir sır...
İşte bu sırrı çözmek için yaklaşık 2 hafta önce, yani tam bir sene sonra tekrar oradaydım.Diğer insanlarla birlikte.Her yerden farklı tutkulara sahip insanlarla birlikte.Bir sene önceki Lubitel macerasından sonra ilk defa bir D-SLR'a sahip olmanın verdiği bir heyecan vardı üzerimde.Bir sene önce geldiğimde yaşamak isteyip de yaşayamadığım duyguların birikimi akıp gitmişti omuzlarımdan, otobüsten inip ayağımı toprağa bastığımda.
Sınırsız çekim özgürlüğüne sahiptim.Her kareyi çekecek ve beğenmediğimde tekrar tekrar çekebilecektim.Öyle de yaptım.
Herkesin Bolu'da çektiği ve çekebileceği cinsten fotoğrafları arşivime ekleme ritüelini gerçekleştirdim.Saatlerce küçük bir şelelede suya düşme tehlikesi içinde bir sürü kare çektim doyasıya.Bütün gölleri gezdim dolaştım.Gece de kamp ateşi, yemek, içmek vs...
Ertesi gün, içimde büyük bir huzur ve görevini tamamlamış biri olarak otobüsteki yerimi aldım.
Tüm fotoğraflar için alttaki gösteriyi izleyebilirsiniz.
0 yorum:
Yorum Gönder