vosvos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vosvos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2017

Vosvos Yolda Bırakmaz



Bu sözü bir çok vosvosseverden duymuşsunuzdur.Göğsü kabararak gerine gerine söyler "vosvos yolda bırakmaz" diye.Bunu muhtemelen durup dururken de söylememiştir.Meraklı birisi mutlaka sihirli soruyu sormuştur:Peki arızalanıp yolda kalmıyor mu?

Hayır efendim, arızalanmıyor, yolda da bırakmıyor...Çünkü düşünüldüğü gibi zor bir araba değil, aksine çok sade ve size derdini en kısa yoldan anlatan bir yapıya sahip.Yeter ki derdini anlayın ve sesine kulak verin.

"Hadi canım sen de" diyenleri duyar gibiyim.O zaman şöyle tamamlayayım, çünkü cümle eksik oldu:
Vosvos yolda bırakmaz, gideceği yere kadar gider, orada bırakır.Bu söz boşuna söylenmemiştir, tecrübe ile sabittir.Bunu ilk duyduğumda çok şaşırmış ve çok etkilenmiştim.Bu arabanın bir kişiliği olduğuna inanan biz çılgınlar için derin anlamı olan bir söz.

Hemen ardından sizi biraz daha şaşırtayım.Derler ki; gitmiyorsa, çalışmıyorsa mutlaka size anlatmak istediği bir şey vardır.

Aslında bütün mesele derdinden anlamakla alakalı.Tabi bazen elimizden gelen bir şey olmayabilir, ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz ama bu sorunların büyümesini engellemek bizim elimizde.Çoğumuz zevk alarak vosvosumuzun ufak tefek problemleri ile ilgilenmeyi seviyoruz.Bazen derdimizi anlayan usta bulamamaktan yakınıyoruz, birbirimize sorup tecrübelerimizden faydalanmaya çalışıyoruz, bazen de sorunu tartışırken kendimizi motoru kucaklayıp yere indirmiş halde buluyoruz.Bazen başarıp gururlanıyoruz, bazen de motoru sırtlanıp ustanın yolunu tutuyoruz.

Bunların hepsi bize gösteriyor ki, vosvosseverlerin genel özelliği; mekanikten hoşlanması, söküp takmayı, bozup yapmayı sevmesi ve en önemlisi maceracı bir ruha sahip olması.Durdurulamayan bir merak ve öğrenme isteği içerisinde bir sorunumuzu çözdüğümüzde kendimizi biraz daha mutlu hissediyoruz.Biraz daha tecrübe kazanmanın verdiği güven ile artık arabamızı daha çok tanıyarak güvenle yol alıyoruz.Ondan sonra bize birisi arıza yapmıyor mu, yolda bırakmıyor mu diye sorunca da cevap vermeden gülümsemeyi tercih ediyoruz.

Nisan 2014, yer Korkuteli Yaylası, Antalya'ya 80 km, Saat 22:00 Hava 10°C

23 Nisan'da Bursa'dan çıktığımız yolculuğumuzun 600. kilometresi.Kabul ediyorum aracımız yavaş gidiyor ve planladığımız varış saatinden 2 saat gerideyiz.İzmir, Aydın, Denizli ziyaretimizden sonra nihayet gece yarısı da olsa Antalya'nın sıcacık sabahlarına uyanacağımız otelimize varıp başımızı yastığa koyabileceğiz.Bunun hayaliyle yol alırken, hafif kızarık yanan ve sorun teşkil etmeyen şarj ışığı birden daha çok yanmaya başladı.Bunun anlamı akümüz artık şarj etmiyor.Akünün durumuna göre bu gece vakti farlarımızı kapatmadan gidersek Antalya'ya varamayacağımız ve o yastığa başımızı koyamayacağımız.Farları kapatıp bu karanlıkta yol alamayacağımıza göre kenara çekip sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz.Tek şeritli bir yol kenarındayız.En aydınlık yer, bir cami inşaatı önündeki sokak lambasının altı.Etrafta yanımızdan hızlıca geçen kamyonların kulağımıza çaldığı ıslıktan başka bir ses yok.Önce arka koltuğun altındaki aküye ulaşıp, akü kutup bağlantılarını kontrol etmeyi düşünüyoruz.Bunun için arka koltuğun üzerindeki eşyaları indirmemiz gerekiyor.Bu saatte uğraşılmayacak bir iş olmasına rağmen işe koyulduk, eşyaları boşalttık, aküye ulaştık.Aküde sorun yok.Antalya'daki ustamız Ahmet Abi'yi arayıp teknik destek aldık.Arkanızda güvenebileceğiniz kişilerin olması her zaman size destek verir.Çok geçmeden sorunun şarj dinamosunun kömürlerinde olduğunu anladık.Kömürlerin yaylarını çekerek bir miktar uzatık ve kollektöre basmasını sağladık.Kontağı çevirip marşa bastığımızda ışığımız sönmüştü ve akü şarja devam etti.Dağılan takımları ve etrafa yaydığımız koltuğun üzerindeki eşyaları yerlerine koymaya çalışırken ters yönden bir Toros yanımızdan geçerek, cami inşaatının yanındaki kulubenin önüne yanaştı.İçinden inen kamuflajlı amcanın arka koltuktan aldığı pompalı tüfeğini görünce biraz acele etmenin faydalı olacağını düşündüm.Selam vermeden geçip gitmesinden pek dost canlısı olamadığı belliydi.Aceleden cami tuvaletini de kullanamadan her şeyi arabaya tıkıp bastık gaza.Genel seyir hızımız 80 km iken 90-100 km arası hıza çıktık.Gaza bastıkça şarj ışığı da sönüyordu.Korku, panik, stres bir yandan, tuvalet ihtiyacı diğer yandan, hem fizyolojik, hem de psikolojik baskı altında kalan 80 km'yi bitirip Antalya'ya indik.
Bizi karşılayan dostlarımızla edilen sohbet ve içilen çayların ardından, ertesi gün Antalya'nın sıcağına nihayet uyanabilmiştik.Huzurlu bir kahvaltının ardından ustamızı ziyaret ettik.Kömürleri yenileyip genel bakımların ardından yola koyulduk. 

Ahmet Abi bana o gece telefonda şunu söylemişti:
-Hiç bir şey yapamazsan gelebildiğin kadar gel, ben sana yolda yedek akü getiririm, onunla da Antalya'ya varırsın.
Ahmet Abi yağ sızıntılarına bakıyor.
Böyle bir desteğim olmasaydı, aküm zayıflayıp farlarım gösteremeyecek kadar azalınca, elektrikçisi olan bir benzinliğe çekip yardım alabilirdim.Ya da akümü şarj ettirip, gece orada konaklayıp, sabah da Antalya'ya doğru yola çıkardım.Akü sadece ateşleme yaptığında kapasitesine ve verimliliğine göre bana yeterdi diye düşünüyorum.Akü şarj olmadığında, farlar ve kuvvetli müzik tesisatı aküyü çabuk bitirebilir.Örneğin benim o yolculukta kullandığım akü, farları açık unuttuğumda yarım saatte bitiyordu.

O gece serin ve hatta soğuk havada, elinde pompalı tüfekle cami inşaatını bekleyen görevlinin olduğu Korkuteli Yaylası'nda konaklamak zorunda kalmadığımız için mutluyum tabii ki ve burada edindiğim tecrübeyi unutmam mümkün değil.Bu ve bunun gibi uzun yolculuklara çıkma cesaretini bulmamdaki sebep de her zaman birbirine destek olan bu güzel insanlardan başka bir şey değil.

Şubat 2017, Yer Bursa, İstikamet Orhangazi

Yaklaşık 1  saatlik yolum var ve zamanım kısıtlı.Genelde 80 km'yi geçmem fakat bu kez 100-110 km ile seyrediyorum.Kapının önüne kadar geldim ve tam site girişinde motor durdu.3-4 kez marşa bastım çalışmadı.Durma şekli elektrik kesmesi gibi geldi ki daha önce başıma gelmişti.muhtemelen elektronik ateşleme beyni yandı diye düşündüm.İlk işim torpidodaki yedek beyni kontrol etmek oldu ve sürpriiiz.Beynin daha önce şu videoyu çektiğim yerde kaldığını hatırladım.Sen o kadar elektronik ateşleme hakkında anlat dur, yanınızda mutlaka yedek beyin bulundurun diye salık ver, ondan sonra da kendin ateşleme beynini yanına almayı unut.Olacak iş değil ama oldu işte.
O anda aklıma bu söz tekrar geldi.
Vosvos yolda bırakmaz, gideceği yere kadar gider orada bırakır...
Yok canım tam da kapının önünde mi yani?Olur da bu kadar olmaz...
Çok uğraşmadan en uygun yere iterek park ettim, zaten evin önüne gelmiştim.Acaba sorun ne, ateşleme beynini bu saatte nereden bulacağım derken yediğim yemekten de bir şey anlamadım.Yemekten sonra tekrar aşağı inip marşa bastım ve tek marşta çalıştı.Bir şey mi anlatmaya çalıştı, hızlı mı kullandın dedi bilmiyorum ama şimdilik sorun yok,iyiyiz yani...

Sözün özü vosvos yolda bırakmaz derken şaka yapmıyordum :)

Bu arada Antalya'dan sonraki yolun devamı aşağıdaki videoda.İyi seyirler.

18 Eylül 2016

Sünger:15 Yıllık Hayalin Peşinden Gitmek

Şu girizgahı yapmak için 15 dakikadır yazıp yazıp siliyorum.Yine uzun zamandır yazmadığımı fark ettim ama umarım bu yazı bu ayrılığı af ettirecektir.

Eksik kalan yazılar, bölümler, gidilip yazıya dökülmeyen geziler, fotoğraflar şimdilik şöyle bir dursun.Her şey fotoğraflarda kayıtlı...İyi kötü anılar, dijital de olsa, 2 boyutlu düzlemlerde saklandı, hatırlanmayı bekliyor.Günü gelince de buradaki yerini alacaklar(umarım :) )

Şimdi gelelim esas konuya:

Araba delisi biri olmamama rağmen, beni yakından tanıyanların bildiği ortaokul yıllarında başlayan bir vosvos sevgim vardı.Ehliyet almama yakın bana sorulan, "sana ne araba alalım?" sorusuna verdiğim yanıttı, vosvos.Babama göre binilecek araba olmayan, yolda bırakırsa benzin döküp yakılacak bir hurda yığınıydı.Bana göre ise nasıl başladığını bilmediğim bir sevda...Çevremizde, eş, dost, akrabada kimsenin vosvosu olmamasına rağmen bana nereden bulaştığını bilmediğim ve giderek büyüyen bir tutku...Lisede ve üniversitede defterlerime, sağa sola çizdiğim vosvoslu hayallerim, her sene baharın gelmesiyle yeniden kıpraşır, gerek maddi, gerek manevi imkansızlıklardan dolayı, bir sonraki bahara ertelenirdi.


Böyle bir kumbaram olmasa da üniversitedeki harçlıklarımdan artırarak vosvos alma girişimlerim hep hüsranla sonuçlanmış, ben kovalarken, o hep kaçan olmuştu.



Her bahar olduğu gibi, bu bahar da yeşeren çiçeklerle birlikte yeşermisti içimdeki vosvos aşkı.Mümkünatı yoktu, bu kez kavuşacaktık hayallerindeki ihtiyarla.

İnternet üzerinden araştırmalarım son sürat sürüyor, eşin dostun kafasının etini yiyor, sanki bulacakmışım gibi araba pazarı senin, galeriler benim, gezip dolaşıyorum.Çevremde hiç vosvosu olan olmadığı gibi, tanıdığı olan da yoktu.Bağlantı kurabildiğim tek mevki internetti.

Komşu illerden ikisinde kafama göre birer tane vosvos bulduktan sonra, görmeye karar verdim.İlk önce Eskişehir'deki 76 model 1200 standart vosvosu görmeye, yolda kalırsa benzin döküp yakarım diyen babam ve kaportacı Halil Abi ile gittik.Vosvosun sahibi Murat o sırada işte olduğu için, adresini verdiği evinin önündeki vosvosu kendimiz bulduk.Evin bulunduğu sokağa girdiğimizde oracıkta bizi bekliyordu.Evden anahtarı alıp başladık sağını solunu incelemeye.Kafamdaki tek şey yürüyecek durumda olması ve gerekirse zamanla onun yaralarını sarabileceğimdi.Vosvos hakkında sayfalar dolusu okuduğum makaleler, internet blogları vs her şey, o sokağın girişinde kalakaldı.Daha önce bakıp incelediğim vosvosların hiçbirinde baktığım önemli noktalara bakmamış, tam anlamıyla bir akıl tutulması yaşıyordum.Babamın ve kaportacı Halil abinin bana çıkardığı masraf listesi bir kulağından girip diğer kulağımdan çıkarken, motorun marşına bastığımda aklımdaki tek soru, bu vosvosun adının ne olduğuydu...

Murat'in mesaisi bitip yanımıza geldiğinde çok uzunca bir konuşma yapmadan noter yoluna koyulmuştuk bile.Yokdayken Vosvosun durumu hakkında sorduğum soruların cevaplarının hiçbirini tam olarak hatırlamıyorum.Noter memuresi işlemi bitirip Murat'ın bana anahtarı uzatması ile artık her şey bitmiş, bu güzel sarı vosvosla yollarımız birleşmisti.

Noter çıkışı Murat'ı evine bırakırken kulağımdaki çınlama yavaş yavaş azalıyor, gerçek dünyaya dönüş yapıyordum.O sırada Murat kendine ait eşyaları arabadan toplarken adının "Sünger" olduğunu söyledi.Son bir kez etrafı kontrol etti, elini oturduğu koltuktan dışarı çıkartıp tavana okşar gibi dokundu:Vay be...Gitti tostos...



Murat'ın katıldığı Vosbağa etkinliklerden biri-Eskişehir
Vedalaşırken Ağustos ayında kamplı bir buluşma olacağını ve gelirsem mutlaka aramamı istediğini belirtti.O sene dahil, bu güne kadar 3 kez Vosbağa (Eskişehir Vosvos Derneği) etinlikleri için Eskişehir'e gittik.Her seferinde de Murat ile görüştük.
 ***
Bugün aradan iki buçuk yıl geçmiş, aylardan Eylül...Mevsim gereği vosvoslu etkinlikler azalıyor.Eskisi gibi fotoğraf çekme bahanesi ile gezilere ara vermediysem de, Sünger ile yol almak için gezi yapmaktan daha büyük zevk alır olduk.Bu süreçte neler yaşadık, kimlerle tanıştık, ne kadar yol yaptık, hepsini yazacağımı ümit ediyorum.
Şimdilik vosçakalın ;)